9 Mayıs 2010 Pazar

İğde bir kuşağın bilinçaltıdır...

Bütün çocukluğumuz boyunca yazlıkta sitenin iğde ağaçlarına dadanmıştık. Parayla satılmayacak kadar faydasız bu meyve en büyük keyiflerden bizim için, çünkü orada duruyordu ve yemek için tırmanmamız gerekiyordu, çok yükseğe değil, sadece yeteri kadar.

Şimdi kime baksam bu "sevgili mevzuularında iğde sendromu durumu"nu görüyorum. Kadınlar (ya da okuyucunun cinsiyetine göre adamlar) oracıkta duruyorlar, beraber olman için bir çaba gerekiyor, öyle çok fazla değil, sadece yeteri kadar, her seferinde biraz daha az. Oysa sadece çocukluğunu yaşayanlar bilir ki ne kadar sık yersen, iğdenin ne kadar dandik bir meyve olduğunu o kadar iyi anlamaya başlarsın.

Yine yazlıkta bir çocuk çeşidi vardı ki en yüksek ağacın, en ince dalında durmayı severdi, sen aşağıdan izlerken, orda yalnız başına. Oysa sadece çocukluğunu yaşayanlar bilir ki bu çocukların her zaman en az bir iki kırıkları vardır.

Belki de iğde ağacındaki çocuğun karnı ağrıyıncaya kadar bekleyip, yüksek ağaçtakini taşlamalı. Çünkü çocukluğunu yaşayamamış herkes bilir ki içini soğutmak gibisi yoktur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder