20 Mart 2010 Cumartesi

Bir buçuk ay gibi birşey oldu sanırım...

Taşlar yerine oturuyor gitgide, yine en zor olanın peşinde koşturuyorum, olmayacak gibi de değiller hiç, hatta oluyor teker teker, olmayan tanrılar cesareti seviyor olmalı...

Bir de şunu söylemeden edemiycem, etrafımdaki insanların çoğunluğu iyilik bakımından şaşırtmadı beni, hatta bir kısmı "oha!" dedirtecek kadar beklentilerimi aşmakta ısrar etti. Lakin bir azınlık kısmı da var ki insanı merak içinde bırakacak kadar keskin bir şekilde sükut-u hayale uğrattı, kelamlarıyla, eylemleri arasındaki fark dolayısıyla. Ben yine de kendi evrimimi geçirerek yararlı kısımlarını aldım bu işin ama onlar adına üzüldüm. Kırgınlık, kızgınlık var mı peki? Hiç yok.

Diyeceğim o ki büyük hayalleriniz varsa planlarınızla değil içgüdülerinizle donanın, çünkü bir hayvanı her durumda hayatta tutan şey onlardır. Bir plan ne kadar giriftse, gerçekleşmeme ihtimali o oranda artar. Bir de; etrafınıza güvenin, en çok da kendinize güvenin ama sakın bir şeyi yaparken birinin sözüyle yapmış olmayın...

Ha bir de şu; İstanbul'u gözünüzde büyütmeyin bu kadar, hiç de o kadar korkunç değil...

Not 1: Sanırım Boğaz falan manzaralı bir eve taşınıyorum lan...
Not 2: Bir insanın 7 senedir aralıksız seni sevdiğini öğrenmek, senin yerine o kadar zaman o kadar ihtimal boyunca koyacak birşey bulamadığını anlamak çok acayip bir duygu. Benim gibi "Escape Artist" desturlu birisi için büyük bir konfor, hatta o kadar büyük ki bir türlü güvenemiyorum...